Bitkilerle şifa arayışı günümüzde çok artmıştır. Sağlık sistemi, bitkilerle şifa arayışını alttan desteklemektedir. Bunun nasıl olduğunu anlamaya çalışalım. İnsan ömrünün uzaması, yaşlı nüfusun artışına sebep oluyor ve beraberinde de sağlık harcamalarında ciddi bir artış getiriyor. Bu durum, çalışan nüfus üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Çalışan nüfus üzerinde, gelişen teknolojiye paralel olarak birçok işi makinaların devralması ile çok hızlı artan işsizlik oranı da ciddi bir sorun olarak büyüyor.
Dünya ülkelerinin çoğunluğu sosyal devlet harcamalarında (sağlık, en önemli kalemdir) ciddi kısıtlamalara gitti ve daha da gidiyorlar. Sağlık hizmeti almak, hak olmaktan çoktan çıkmış durumda. Bugün Dr. Kemal Yeşilçimen’in bir yazısını okudum. Paylaştıkları içinde bir bölüme katılıyorum. Daha önce bitkilerle tedavi hakkında bu şekilde düşünmediğim için sizlerle paylaşmak istedim. Kemal Hoca “sağlık sistemindeki bu sorun insanları bitkilere yönelterek çözülmeye çalışılıyor, teknolojide çok gerilere giderek, bitkiler kaynatılarak, suyunu içerek tedaviler yapılmaya çalışılıyor” diyor.
Bitkilerle Şifa İçin Bitkileri Doğrudan Almak Zararlıdır
İnsanları medyayı kullanarak yönlendirmek çok mümkün; televizyon, gazete gibi geleneksel medya araçlarına şimdi dijital medya da eklendi. ‘Bigdata’ olarak adlandırılan dijital alandaki olağanüstü -özgürmüş gibi görünen- bilgi içinde, bitkilerle ilgili sözde tedaviler yapanların ne kadar çok reklam verdiğini görebiliyorum. Hepsi yüzde yüz tedavi yapıyor. Son yıllarda bilimselliği sorgulanabilecek pek çok bitki tedavi uzmanının ne kadar popüler olduğunu gördüm. Hatta, geçtiğimiz sonbaharda benim adımla gönderilmiş bir bitki karışımını kullanan hasta beni aradı. Bu tarz karışımlar hazırlayan bir site benim adımı ve bazı yazılarımı kullanarak google taramasında çıkmayı başarmış ve beni aradığını düşünen migrenli kişiye ilaçlarını bir güzel satmış. Benim bilemediğim ne kadar çok var, kim bilir… Dijital alanda sizin üretiminiz, yazdıklarınız üzerinden bile prim yapıyorlar.
Ana konumumuza dönersek, Kemal Hoca diyor ki “Çiğdem çiçeğinden elde edilen kolşisin isimli ilacın, 1 mg dozda etkisiz, 2 mg dozda etkili, 25 mg üzeri dozda öldürücü olduğunu, yüksük otundan elde edilen ve nanogram düzeyinde etkili olan digoxin’in öldürücü dozu ile tedavi edici dozunun çok yakın olduğunu anlatmak zor.
Çift kör, randomize, çok merkezli araştırmaların kanıta dayalı tıbbın temeli olduğundan habersiz ve bilgisiz olan toplumları şifa niyetine otlarla aldatmak ise çok kolay. Otları kaynatarak, damıtarak, demleyerek bu hassas dengeyi nasıl bulacaksınız?
Binlerce yıldır şifalı bitkilerden süzülen deneyimlerin bilimsel yöntemlerle test edilmesi sonucu gelişen bilimsel tıptan, bilimsel yolculuğun başına geri dönüyoruz. Hem de bilimsel mirası inkar ederek. Medyanın üstün gayretiyle uçaktan inip tekrar kağnıya biniyoruz. Binlerce yıllık deneyim ve ızdırabı niye çektik?”
Homeopati bilen bir hekim olarak, o bitkilerin bilgisinin bile insanın bütününde çok fazla değişiklik yaptığını söyleyebilirim. Fitoterapi bir bilim ama günümüzdeki kullanılışı bu durumdan çok uzak.
Konvansiyonel Tıp, Bitkilerle Şifa, İlaç Dışı Tıp, İntegratif Tıp; Hangisi Bilimsel?
Sizinle linkini paylaştığım yazıda katıldığım nokta dışında katılmadığım pek çok nokta da var. Kemal Hoca kanıta dayalı tıbbı, bilimsel tıp ile özdeşleştiriyor. Başka bilim yok gibi davranıyor. Asıl kanıta dayalı tıp, ilaç hegemonyasının altında, bilimselliği sorgulanır hale gelmiştir. İlaç dışı, integratif tıp şu anda hakim olan paradigmalardan oluşmuş konvansiyonel tıbbın zaafiyetlerini giderir. Bu bağlamda yaptığım işin tamamlayıcı tıp olarak tanımlanmasını kabul edebilirim. Çünkü ben, durduğum noktada gerçek bilimsel tavrı sergilediğimi düşünüyorum. Farkım, paradigmalarımı korumaya çalışmadan, sorgulayarak hekimliğime devam etmemdedir. Bu perspektif; tamamlayıcı tıp uygulamalarıyla kanıta dayalı tıp istatistiklerinden çok daha başarılı tedavi sonuçları alındığını görmemi sağlamıştır.
İlaç dışı tıpla uğraşıyorsanız meslektaşlarınızın paradigması ve ilaç sanayisinin gücü karşınızda olacaktır. Ayrıca, ilaç dışı tıp alanını destekliyormuş gibi görünen medyanın etkisinin de ciddi bir sorun olduğunu düşünmem bu yazıyı yazdırdı. Bu alandaki etik olmayanların ön plana çıkmasını kişisel para hırsı olarak değerlendiriyordum ama gerçekten sağlık harcamaları yükünden kurtulmanın da bir yolu olabilir.
Sağlık, zorunlu ihtiyaçlarımız içinde yer alıyor ve bu alanda çok daha fazla şeyler söylenebilir ama:
“Özgür akılla düşünmek, “Aude Sapere” yapabilmek, birçok gerçeği kolayca görmemizi sağlayacaktır.”